Haber

Erkan Baş: “Vatandaşlara Verecek Çadırımız Yok Ama Tayyip Erdoğan’ın Sarayları Var. İtibarınızı Kaybedin”

Türkiye Emekçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, “Enkazdan kurtarılıp hayata tutunmaya çalışan vatandaşlara verecek çadırımız yok ama Tayyip Erdoğan’ın bizde olmayan sarayları, uçakları var. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurul’u yönetememesini eleştiren Baş, “Bu Meclis’te bir sorun olsaydı, o beşli çeteleri güçlendirecek bir yasa tasarısı görüşülseydi. Koşarak gelirler değil mi?” İktidarı eleştiren Baş, “İster not alın, ister ağlayarak günlüğünüze uzun bir yaz sonunda gideceksiniz, bütün yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.” halka.”

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında, Kahramanmaraş ve Hatay depremleri başta olmak üzere gündemi değerlendirdi.

Baş, ‘Koordinatör Vali’ olarak atanan Şırnak Valisi Osman Bilgin’in memur ve işçilere bir aylık maaşlarını bağışlama çağrısında bulunduğunu belirterek, “Bu işçilerin maaşlarını koordine eden koordinatör valiye sesleniyoruz. Kamuyu doğrudan ilgilendiren ya da varlık yönetimi yapan banka ve şirketlerden TL yapıldı. Biz yaptık” diye yanıt verdi.

Erkan Baş’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“BU DEVLET BİLİM ADAMLARININ UYARILARINI DİNLEMEMEYİ ALIŞTIRMIŞ…: Maalesef dün akşam iki deprem daha meydana geldi. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralı tüm vatandaşlarımıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Bilim adamlarının uyarılarını dinlememeyi alışkanlık haline getiren bu hükümet, son iki haftadır yapılan tüm uyarılara rağmen bölgede yeni deprem ve artçı depremlere kulak tıkadı. Üstelik yetmezmiş gibi hasarlı binaları da daha az hasarlı ve hasarsız olarak raporladı. Yine can kayıplarına neden oldu.

ÖLÜMÜNDEN SONRA PİŞKİNCE BAŞKAN YARDIMCISI ÜZERİNE İNSANLAR UTANÇLA KAMERALARA KARŞI DURUYOR VE HASARLI EVLERE GİRMEYİN DİYOR: Depremin üzerinden 15 gün geçti. Bölge halkı ilk günden beri çadır, çadır, çadır diye bağırıyor. Seslerini duyurmaya çalışıyoruz. Çadır, çadır, çadır diye bağırıyoruz. Ancak tüm uyarıları dikkate almayanlar, o mezar şehirlerini kurarken yaptıkları gibi tüm muhalif sesleri susturmaya çalışanlar, iki hafta sonra, insanlar öldükten sonra, Cumhurbaşkan Yardımcısı (Fuat Oktay) gibi utanmadan ve utanmadan kameraların karşısına geçip şöyle diyorlar: hasarlı evlere girmemek. Nasıl bir yüzsüzlükle, yüzsüzlükle karşı karşıya olduğumuzu anlatması gerçekten imkansız.

SÖYLENECEK TEK ŞEY VAR, İTİBARINIZI DÜŞÜRÜN: İnsanlar iki haftadır çadır çadır diye bağırıyorlar ve bunun sonuçlarını dün bir kez daha yaşadık. Bu ülkede enkazdan kurtarılıp hayata tutunmaya çalışan vatandaşlara verecek çadırımız yok ama Tayyip Erdoğan’ın sarayları var. Bizim vatandaşa verecek çadırımız yok ama Tayyip Erdoğan’ın o kadar uçağı var ki sayısını bilmiyoruz, hepsi prestij kurtarmaz diyorlar. Söylenecek tek bir şey var, prestijiniz batacak. Bir ülkenin prestiji, yöneticilerinin zenginliği ile ölçülmez. Saraylarıyla, gemileriyle, uçaklarıyla ölçülmez. Ülkenin prestiji vatandaşına verdiğin bedelle ölçülür. Vatandaşınız size ihtiyaç duyduğunda ona ulaşıp ulaşamıyor musunuz, yardım edebiliyor musunuz, onu o çaresizlikten kurtarabiliyor musunuz… Bunlar ülkenin prestijini ölçecek şeyler.

VATANDAŞLARIN BİRBİRLERİNE YARDIM ETMESİNE İZİN VERMİYORLAR; BAŞKA BİR ŞEKİLDE ÇALIŞMAZLAR: İşlerini yapmıyorlar. Vatandaşların birbirine ulaşmasına ve yardım etmesine izin vermiyorlar. Onunla dalga geçiyorlar. Bunun dışında açıkçası söyleyeyim, işe yaramazlar. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında sizlere sesleniyorum. Olağan koşullarda, halkın adına kanun yapmak ve karar almak üzere atadığı milletvekillerinin çatısı altındayız. Olağan zamanlarda vatandaşın hayatını güzelleştirecek, kolaylaştıracak, hoşnutluğunu ve huzurunu artıracak yasalar çıkarmak gerekir; Halkın yaralarını saracak, büyük durumlarda devalar üretecek zorlukların üstesinden gelmek için TBMM’nin sorumluluk alması gereken bir yer var. Biz ordayız. Bugün bir kez daha gördük ki bu Meclis’in çoğunluğunun onlarla hiçbir ilgisi yok. Halkla alakaları yok.

MAZERETLER YAPARLAR: Az önce Genel Kurul Salonundaydık. Konsey oluşturulmadığı için Meclis çalışmalarını bıraktı. Yarın Divan yeniden kurulmaz, ertesi gün yeniden kurulmaz. Hatta yaptıklarını söylemeye bile utanan bir grup insan var. bahane üretiyorlar AKP Grup Başkanvekili (Mustafa Elitaş) geçen gün basına yaptığı açıklamada Meclisi yönetmeyeceklerini belirtmişti.

VATANDAŞIN HAYATINI KURTARMAK İÇİN MEPLERİ EN DEĞERLİ SAATLERDE MECLİS’E ÇIKARDILAR: Tayyip Erdoğan olağanüstü hal ilan edileceğini açıkladı. Meclis alelacele onun arkasında toplandı. Vatandaşın hayatını kurtarmak için en kıymetli saatlerde milletvekillerini Meclis’e getirdiler. Parlamento neden çalıştı? Kendi güçlerini korumak için en kritik saatlerde, vatandaşların enkaz altında yardım beklediği altın saatte Meclis’i çalıştırdılar. Olağanüstü durum Meclis tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.

AKP’liler buradan kaçıyor: Bugün Meclis belki acil bir gündemle toplanmalı, depremin sorumluları bir an önce kamuoyuna bilinsin diye toplanmalı, ilgili bakanlar yaptıklarının, yapmadıklarının hesabını vermeli ve gereğini yapmalıdır. acil düzenlemelerle vatandaşın kanayan yarasını saracak adımlar atın. AKP’liler buradan kaçıyor.

PATRONLAR ÇOCUK İSTİSMARLARINI mazur görmek için EL KALDIRMAKTAN GELDİNİZ İŞTE BAKANLAR ŞİMDİ NERELERDESİNİZ: Bu Meclis’teki sorun şuydu ki, o beş çeteyi zengin edecek bir yasa görüşülse koşa koşa gelirlerdi değil mi? Mesela bazı zenginlerin daha çok para kazanmasına sebep olacak düzenlemeler olsa koşa koşa gelirlerdi. Mesela imar affı için koşa koşa gelirlerdi. O yüzden haykırıyorum o imar affına el kaldıran milletvekilleri neredesiniz? Neredesin? İşverenler çocuk istismarcılarını, hırsız bakanları aklamak için koşa koşa gelip el kaldırıyor, şimdi neredesiniz? Bakın, kiracılar evlerinin sağlam olup olmadığını bile kontrol edemiyorlar. Şimdi onlar için acil bir düzenlemeye ihtiyaç yok mu? Onbinlerce insan sokakta mahsur kalmış, onlara nasıl sadık ve sağlıklı bir ev yaptırabiliriz, bunları düzenleyecek maddelere ihtiyacımız yok mu? Sarsıcı bir oportünizmle halkın ızdırabını servetlerine zenginlik katmak için kullanan alçaklardan hesap sorulması için cezai düzenleme yapılmasına gerek yok mu? Ama işinizi yapmaya gelince, hiçbiriniz orada değilsiniz. Bir yandan da eseri nasıl gösterebiliriz diye kaygılanıyorsunuz.

TAYYİP ERDOĞAN, BU ÜLKENİN BAŞINA YÜZYILIN FELAKETİDİR: Bu ülkenin başına gelen en büyük felaket bu hırsız sürüsüdür. Bu ülkenin başına gelen en büyük felaket AKP’dir. Bu ülkenin başına gelen en büyük felaket saray rejimidir. Bu ülkenin başına gelen yüzyılın felaketi Tayyip Erdoğan’dır. Bir doğal afet nasıl katliama dönüşür? Adım adım açıklamaya çalışacağım. Baştan şunu yazalım: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri ucube sistem, 2018’den beri bu sistemle yönetiliyoruz. 2018’den beri afet rejimi ile yönetiliyoruz. kelime. Biliyorsunuz bir devlet var, anayasası var, kurumları, görev ve sorumlulukları belirlenmiş ve bizler bu devletin eşit vatandaşlarıymışız gibi yönetiliyoruz. Saray rejiminin kurduğu bu yönetim sistemi bir afet rejimidir. Bu afetlerle sık sık karşılaşıyoruz. Sorumlular ya dış güçler ya da konuşup itaat edemediğimiz ilahi güçler, kader planları ve tabiattır. Hiçbir şekilde, ama mutlaka saray rejimi değil.

İKİNCİ YÜK EKONOMİK POLİTİKALAR, PARA KAZANMA VE MERKEZİ YAĞMUR; KAPİTALİST SİSTEM BUDUR: O tek adamın ağzından talimat çıkmadıkça yangına bile müdahale edemezler. Ne uçak uçurabiliyorlar, ne çadır dağıtabiliyorlar, ne de yardım edebiliyorlar. O yüzden bu tek adam rejimi, felaketin katliama dönüşmesinin ilk ayağıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen ucube sistem budur. Onbinlerce insanımızı toprak altında bırakmamıza sebep olan bu katliama sebep olan ikinci ayak ise parayı ve kirayı merkeze koyan ayaktır. ekonomi politikalar. Kapitalist sistem budur. Kamu kaynaklarını birer birer özelleştirerek, rant ve yağma ekonomisini ve sosyal devletin varlıklarını birer birer piyasaya açtılar. Şehir hastanelerine sağlık hizmetleri; mezheplere eğitim hakkı, cemaatlere barınma hakkı; Örtülü ihalelerle beş kişilik çetelere sundukları yolların, havaalanlarının, köprülerin enkazı altında hepimiz nefes nefese kalmıştık. Geldiği ilk günden beri ne diyordu ‘Şirket gibi devleti yöneteceğiz’. Bugün varlığını hissettiğimiz ama yokluğunu hissettiğimiz Kızılay, AFAD gibi kurumların içinin boşaltılmasının temel sebebi bu devletin bir şirket gibi yönetilmesidir.

ZULME, OTORİTER ANLAYIŞA KARŞI YARIM ADIM GERİ BİLE GERİ ALMAYACAĞIZ: Devletin olduğu enkazın başında yakınlarının kurtarılması için ağlayanları aşağılıyorlar. Televizyoncuların sesini yükseltmeye, gerçekleri haykıran televizyonları susturmaya çalışıyorlar. Örneğin TELE1’i kapatmaya çalışıyorlar. Buradan zulme ve otoriter anlayışa karşı yarım adım bile geri adım atmayacağız. Uzun bir yazın sonunda ister not alın ister ağlayın günlüğünüze gideceksiniz. Tüm eylemlerinizden sorumlu tutulacaksınız.

ZATEN YAPTIK: Koordinatör Vali… Vali ‘Geç geldiğim için kusura bakmayın’ diyerek çıktı. Durum tarif edilenden çok daha kötü” dedi. Şimdi de mülkünün yüzde 10’unu, memur ve işçilerin bir aylık maaşını bağışlamak için çağrı yaptı. ‘Ne olacak aç kalmayacağız’ dedi. Buradan, bu işçilerin maaşlarına göz diken koordinatör valiliğe sesleniyoruz, televizyonların ortak yayınında depremzedeler yararına düzenlenen kampanyada toplanan 155 milyar TL’nin 86 milyar TL’si doğrudan yapıldı. bankalardan ve kamuyu ilgilendiren veya varlık yönetimi yapan şirketlerden. Esasen yaptık. Şimdi sıra sizde, vergi aflarıyla, teşviklerle, ihalelerle beslediğiniz çetelere el atma zamanı. Ya bizden çaldıklarıyla servetine servet katanlar yardım etse? Hiçbiri aç kalmayacak, merak etmeyin.”

haber-karatas.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu